Abide b. Amr :
Tâbiînden meşhûr fıkıh
âlimi. İsmi Ubeyde bin Amr
es-Selmânî el-Muradî olup,
Abîde es-Selmânî ismiyle de meşhûr olmuştur. Künyesi Ebû Amr el-Kûfî’dir. Doğum târihi
bilinmemektedir. 72 (m. 691) senesinde vefât etti.
Abîde bin Amr Yemenli olup, mensûb olduğu
kabilenin reisi idi. Peygamberimiz (s.a.v.) hayatta iken, Mekke’nin feth edildiği günlerde müslüman
olmakla şereflendi. Fakat Peygamberimizi (s.a.v.) görmediği için sahâbî olamadı. Hz. Ömer’in
halifeliği zamanında Medine’ye gelerek yerleşti. Eshâb-ı
kirâmdan Hz. Ömer’den, Hz.
Ali’den İbn-i Mes’ûd (r.a.)
ve İbn-i Zübeyr’den (r.a.)
hadîs-i şerîf rivâyet etmiştir. Hz. Ali’nin
sohbetlerinde devamlı bulunmakla meşhûr olmuştur. Hadîs ve fıkıh ilmini Eshâb-ı kirâmdan öğrendi. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîfler Kütüb-i sitte’de yer almıştır.
Kendisinden, Abdullah bin Seleme, İbrâhîm Nehaî, Ebû İshâk es-Sebîî,
Muhammed bin Sîrîn, Ebû Hussân el-A’rac, Eb’ul-Buhterî, Âmir eş-Şa’bî ve diğer âlimler ondan hadîs-i şerîf rivâyet
etmiştir. Abîde bin Amr (r.a.) fıkıh ilmini Abdullah İbn-i Mes’ûd’dan (r.a.) öğrendi.
Onun derslerinde yetişen beş seçkin talebesinden biridir. Kendisine fıkhî meseleler sorulurdu. Fıkıh ilminde, tâbiînin büyük
fıkıh âlimlerinden meşhûr Kâdı Şüreyh derecesinde
âlim idi. Kâdı Şüreyh bazen kendisine derin fıkhî meseleler soranları ona gönderirdi. İlmindeki üstün
derecesi yanında takvası, harâmlardan sakınmasıyla da meşhûrdur. İbn-i Sîrîn onun hakkında şöyle
demiştir;
“Onun gibi takvası ileri
derecede birini görmedim” İshan bin Mensûr “O, sika
(güvenilir, sağlam) bir âlimdir. Onun bir benzeri az bulunurdu.” demiştir. Bir
gün kendisine Kur’ân-ı kerîm’den bir âyet
sorulduğunda buyurdu ki: “Bu hususda Allahü teâlâ’dan korkun. Kur’ân-ı kerîm’in mânâsını hakkıyla bilenler bizden
önceydi. Onlar şimdi yok. Onlar bu konuda ne bildirmişlerse bu âyetin mânâsı da
O’dur.” Muhammed bin Abdullah Ensârî şöyle
anlatmıştır; Abîde bin Amr’a bende, Resûlullahın (s.a.v.) mübârek saçından bir kıl var, Enes bin Mâlik’ten kalmadır, dedim. O da, bende Resûlullahın (s.a.v.) mübârek saçından bir tel bulunması,
dünyâ üzerinde bulunan değerli ve kıymetli ne varsa onlardan kat kat sevimlidir” dedi. Rivâyet ettiği hadîs-i şerîflerden
biri: Bir gün Resûlullah (s.a.v.) efendimiz Abdullah
bin Mes’ûd’a “Nisâ sûresini oku dinleyelim” buyurdu. İbn-i Mes’ûd
“Yâ
Resûlallah! Kur’ân-ı kerîm
size indi. Biz O’nu sizden okuduk ve sizden öğrendik.” dedi. Resûl-i Ekrem
“Evet öyledir. Fakat ben Kur’ân-ı kerîmi başkasından
dinlemeyi severim” buyurdu, İbn-i Mes’ûd
okumaya başladı. “Halleri ne olacak! her ümmetten bir şâhit getireceğimiz
zaman...” (Nisa, 41) âyetine gelince, Resûlullah’ın
mübârek gözlerinden yaşlar boşandı.
Yine İbn-i
Mes’ûd’dan rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte,
“İnsanların en hayırlısı benim asrımda bulunanlardır. Sonra en hayırlısı onlardan
sonra gelenler, sonra en hayırlısı onlardan sonra gelenlerdir.” buyurulmuştur.
Kaynaklar:
------------------
1) Tezkiret-ül-huffâz cild-1,
sh-40
2) El-A’lâm
cild-4, sh-199
3) Tehzîb-üt-tehzîb cild-7, sh-84
4) Vefeyât-ül-a’yan cild-4,
sh-182
5) Tabakât-ı
İbn-i Sa’d cild-6, sh-93
6) Şezerat-üz-zeheb cild-1, sh-78
7) Tehzîb-ül-esmâ vel-luga
cild-1, sh-317